Türk ayakkabıcılığı ile ilgili en eski tarihsel belge İbni Batuha Seyahatnamesi'dir.14. yüzyıl İbn-i Batuha belgelerinde babuççu, başmakçı, dikici, haffaf, kavaf-gibi ayakkabıcılık terimleri geçer. Tanınmış gezginimiz Evliya Çelebi de ayakkabıcıları toplu olarak "pabuççiyan" diye anar. Mercan yokuşundaki terlikçilerden de söz ederken şöyle der: "Esnaf-i Papuççiyan-Karhaneleri (3400) ve nefarati 8000 kadar vardır. Mercan yokuşundaki 7 bekârhane vardır. Cümlesinde pabuççu bekârları pür silah mevcut ve amadedir. Gayet cesur olup, asla mağlup olmazlar. Hatta Süleyman Han yeniçerileri gazap ettikde "sizi pabuççu bekârlarına kırdırırım. “der imiş. Hikâyesi mürür etti. Bunlar da pür silah olup dükkânların enva-ı pabuçlara teyzin edip ubur eder. Esnaf-ı terlikçiyan 200 dükkân, 400 neferdir. Esnaf-ı Haffafan Eskiciyan 104 dükkân, 600 neferdir.”
Bu Mercan terlikçileri 1940'lı yıllarda büyük iş yapmaktaydı. Gerek Mercan'da, gerek Kapalıçarşı'da onların yaptığı terlikler, uzun bir sırığa bağlı olarak, hevenk hevenk satış mağazalarının girişlerine asılırdı. Hamamlarda kullanılan terliklerin birçoğu da bu türdendi. Tokyo modeli plastik terlikler modası çıktıktan sonra Mercan terlik türleri pek görülmedi.
Osmanlı'da debbağların piri sayılan Sultan Mahmut Ahi Evran'ın kurduğu düzende işlenmek üzere toplanan derilerin, ayakkabıcı esnafı arasında nasıl dağıtılacağının kuralları belirlidir. Ahilik sisteminde Yemen-i Ekber ya da Ekber-i Yemen dikicilerin ve çizmecilerin, Ebu Hüreyre de mescitlerin piridir. Ahilik düzeni içinde ayakkabıcı esnafının yiğitbaşı, ustabaşı, usta, çırak, ehl-i hibre gibi yetenek ve görevleriyle sorumlulukları bulunan kimselerce yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
16-17. yüzyıllarda ayakkabıcı esnafı, yaptığı işe göre şöyle gruplandırılmaktadır:
-
Kırmızı ve kara pabuç yapan ustalar
-
Erkek çizmesi ustalar
-
Zenne çizmesi ustalar
-
Dikişli kara papuç ustaları (postal)
-
Dikişli kırmızı papuç ustalar
-
Kopçalı lapçın mest ustaları (gıcırtılı mest odası daha sonra)
-
Erkek terliği ustaları( Mercan terliği)
-
Zenne terliği ustaları
-
Zenne pabucu-sarı şipitik papuç-ustaları
-
Parlak zenne kundurası ustaları (gelinler için)
-
Dikişli erkek çizmesi ustaları
-
Telli kumaştan zenne çizmesi ustaları
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu arşivindeki bilgiye göre, 17. yüzyıl ayakkabı türleri arasında şu adlar geçmektedir: Ala çizme, kırmızı çizme, şirvani başmak, kadın çizmesi, yeniçeri ayakkabısı...
Türk kültüründe renklerin kullanımı belirli kurallara bağlıdır. Ayakkabının rengi de yaşa, göreve, sosyal düzeye göre değişir. Osmanlı yeniçeri ocağında yayalar sarı çizme, bölükbaşları kırmızı çizme, küçük zabitler ise siyah çizme giyerlerdi. Topkapı Sarayı'nın kütüphanesindeki II. Beyazıt döneminde padişah buyruğu ile düzenlenen Revan 1935 ve 1936 sayılı, hicri 907 / miladi 1501 tarihli nahr defterinde ayakkabı ve çizmelerde kullanılan renkler kırmızı, gülnari, erguvani, limoni diye sıralanmaktadır. Dilimizdeki "Sarı Çizmeli Mehmet Ağa" deyimi de çizmede Sarı rengin bey ve ağa sınıfına yakıştırıldığını göstermektedir. Türk kültüründe renklerin sembolik anlamları özellikle kadın ayakkabılarında geçerlidir. Anadolu kadınları, bekârsa sarı, evliyse kırmızı, dulsa yeşil çarık ya da ayakkabı giyerlerdi.
Bin yıl önce Asya'dan Anadolu'ya gelen Türk boylarının belirli bir ayakkabı kültürü de getirdiği kuşkusuzdur. Bunu Divan-ü Lügat-it-Türk, Kutadgu Bilig ve Dede Korkut Kitabı'nda "EDİK" olarak, genelde ayakkabı anlamı veren sözcükten çıkartmaktayız Bu terim bugünkü Anadolu sözlü geleneğinde de yaygın olarak kullanılmaktadır.
Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Sanayii Müessesesinin yayınladığı küçük bir tanıtma kitabına göre, yurdumuzda ilk ayakkabı fabrikası 1810'larda Beykoz'da kurulmuştur. II. Mahmut (1808-1839)zamanında daha çok asker ayakkabısı yapmak amacıyla kurulan bu fabrika, Cumhuriyet döneminde Sümerbank'a devredilmiş ve her tür ayakkabı üretmeye başlamıştır.
Yurdumuzda ilk olarak 18 Mart 1921'de İstanbul'da kurulan ayakkabıcılar derneği, Der Saadet ve Bilad-i Selase Ayakkabıcı Esnafı Cemiyeti’dir. Bu dernek, zamanla türlü adlar alarak günümüze kadar ulaşmış ve bütün yurda dağılmıştır.
Türkiye ayakkabı ve deri sanayicilerinin 22 Haziran 1934'te İstanbul'da açtığı sergiyi Atatürk de gezmiştir. Günümüzdeki derneklerin tümü, merkezi Ankara'da olan Türkiye Umum Ayakkabıcılar Federasyonu’na bağlıdır.
TÜRKİYE'DE AYAKKABICILIK















